İSKENDERİYE EKOLÜ VE MÜSLÜMAN FİLOZOFLAR - 4

 

İskenderiye Ekolünün İslam Topraklarına Nakli

Müslüman filozoflar, İskenderiyeli bilginler tarafından kullanılan araştırma metodunu öğrenerek bir süre sonra bu metodu kullanmaya başladılar. Yunan felsefesinin temel öğretilerinin  okutulduğu bu akademi vasıtasıyla Müslüman bilginler Aristoteles mantığına ulaşmış ve ona farklı yorumlar getirmişlerdir. Yunan felsefesinin İskenderiye aracılığı ile İslam topraklarına nakli iki yol aracılığı ile olmuştur. Birinci yol, Hıristiyanlık dininin baskısıyla bu ekole ait filozofların orada tutunamayıp Harran ve Antakya gibi şehirlere göç etmeleri ve Müslümanların Ortadoğu denilen bölgede siyasi hâkimiyet kurmasıyla İskenderiye’nin eski önemini yitirmesi[1] sonucu, İskenderiye ekolüne ait düşüncelerin daha geniş bir coğrafyada farklı ideolojilerde ve okullarda temsil edilmesi ile gerçekleşmiştir. İkinci yol ise, İskenderiye’den ya da İskenderiye’nin önemini yitirmesi ve oradaki kütüphanenin ortadan kalkması ile Anadolu ve diğer yakın bölgelere aktarılan felsefi eserlerin Emevî döneminde başlayıp Abbasî döneminde ivme kazanan tercüme hareketleridir.[2]

iskenderiye


Emevî döneminin ilk yıllarında Müslümanlar tıp, kimya ve astronomi gibi ilimler konusunda Yunanca kitaplara ilgi duymuş olsalar da bu dönemde felsefe alanına ait kitapların tercümesi olmamıştır. Ancak Abbasî halifeliği sırasında tercümeler açısından hem nicelik hem de nitelik olarak büyük bir sıçrama gerçekleşti. VIII. yy. da başlayan bu hareket X. yy’a kadar yoğun bir şekilde devam etti.[3] Tercüme hareketleri boyunca İskenderiyeli filozoflara ait eserler Müslüman bilginlerin eline ulaşmıştır. Müslümanlar, Yunan felsefesi ile tanıştıklarında bu felsefeyi özellikle Yeni Eflatunculuk görüşleri ekseninde tanımıştır. Müslüman filozofların Yeni Eflatuncu düşünceyi benimsemelerinde iki önemli özellik etkili olmuştur. Birincisi, bu anlayışa göre bütün filozofların üzerinde uzlaşabilecekleri bilim niteliği taşıyan bir felsefenin olduğu inancı, ikincisi ise bu tek gerçek felsefenin aynı zamanda dini de temsil ettiği düşüncesidir.[4] Bu anlayış ister istemez tercüme hareketlerinin yönünü İskenderiye ekolüne çevirmiştir. İskenderiyeli hekimlerin Galenos’un (129 – 216) tıbba dair eserlerini on altı kitap halinde düzenledikleri Cevâmiu’l-İskenderâniyyûn[5], Batlamyus’un (108-168) Almagest (el-Mecistî)[6] eserleri bu dönemde tercüme edilmiştir. Gözden kaçırılmaması gereken başka bir nokta da Antik çağ filozoflarının önemli eserlerinin şerh ve tefsirlerinin önemli bir kısmı İskenderiye ekolüne mensup filozoflar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu durumu, İskenderiye Ekolü filozoflarından tercümesi yapılan eserlerin önemli bir kısmının şerh ve tefsirler olduğuna bakarak anlamak mümkündür.


[1] Dimitri Gutas, Yunanca Düşünce Arapça Kültür, Kitap Yayınevi, İstanbul – 2015, s. 23. Gutas’a göre Müslümanların Arabistan yarımadası dışındaki fetihlerin tercüme ve ilim faaliyetleri açısından bazı önemli sonuçları olmuştur. Bunlar arasında; önemli bilim merkezlerinin aynı siyasi yapı altında toplanmaları, Çinli eserlerin kağıt yapım teknolojisini İslam dünyasına sokmaları, fethettikleri ülkelerin halklarına yönelik farklı politikaların geliştirilerek tercümelerin buna göre yönlendirilmesi sayılabilir. Bkz. s. 24-32, 50-53,

[2] Demirci, agm, s. 51-52. İskenderiye kütüphanesinin kuruluş aşamasında olduğu gibi İslam dünyasındaki çeviri hareketlerinde de maddi boyut önemli bir yer tutmaktadır. Abbasi halifeleri kitapların olduğu yerlere geniş yetki ve maddi imkânlarla elçiler göndererek kitapların Bağdat’a getirilmesini sağlamıştır. Bu maddi destek kitapların Arapçaya tercümesi konusunda da devam etmiştir. Daha sonraları çevirilerin rağbet görmesi özel teşebbüslerin de önünü açmış ve tercümanlık ticari bir sektör haline gelmiştir. Bkz. Demirci, age, s. 53. 58. Musa b. Şakir ve üç oğlu servetlerinin önemli bir kısmını tercümelere harcamışlar, Buhtîşu, Mâseveyh ve Tayfûrî gib politik ve seçkin aileler, çeviri hareketinde belirleyici unsur ve sorumluluk sahibi olmuşlardır. Bkz. Gutas, age, s. 130

[3] Ömer Mahir Alper, İslam Felsefesine Giriş, İslam Felsefesi Tarihi, Editör: Bayram Ali Çetinkaya, Grafiker Yayınları, Ankara, 2012, s. 43

[4] Ahmet Arslan, Bir İslam Felsefesi Var mıdır?, s. 10

[5] Gutas, age, s. 95

[6] Arapçaya ilk defa Haccac b. Yusuf el-Matar tarafından tercüme edilmiş olup daha sonra bir çok kez tercümesi yapılmıştır. Batlamyus’un, Dünyanın alemin merkezinde olduğu, Güneş ve diğer gök cisimlerinin Dünya’nın etrafında döndüğü görüşünü savunduğu kitaptır. Bu görüş daha sonra Yeni Eflatunculuk düşüncesinde Sudûr teorosinin geliştirilmesi sırasında önemli rol oynayacaktır. Bkz. Vural, age, s. 73

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski