Fârâbî'ye Göre Tanrı ve Âlem

 

Yazı Farabi'nin el-Medînetu’l-Fâdıla isimli eseri incelenerek hazırlanmıştır.

Tanrı, Fârâbî’ye göre bütün varlıkların nedenidir. İlk ve zorunlu varlıktır. O, basit mükemmel ve bir olan varlıktır. Kendi özü dışında hiçbir niteliği yoktur. O aynı zamanda salt akıldır. Kendi özünü düşünmesi sonucunda evrenin kendisinden taşmasıyla varlık veren bir Tanrı konumundadır. Eşi, benzeri ve zıddı yoktur. Kendinden başka her şeyden farklıdır. Onun zıddının olmaması

-zıtların birbirinin varlığını ortadan kaldırma ve yok etme imkanının olması

- zıtlardan birinin varlığının diğerinin yokluğuna borçlu olması ve

- zıttı olan varlığın bilkuvve olma imkanı nedenleriyledir.

İlk olan varlığın tözü bir olduğu için bölünemez. Onu diğer varlıklardan ayıran şey bu birliğidir (vahda).

İlk olan maddede bulunmadığı için tözü bakımından bilfiil akıldır. Bir şeyin bilfiil düşünmesine engel olan şey maddedir. Bir şey varlığında maddeye muhtaç değilse bilfiil akıl olur. İlk olanın âlim, hakîm, hakk, hayy gibi sıfatları esas itibariyle onun akıl olmasını ifade eder ve akletmesi ile aynı anlamdadır.

Çok sayıda var olanların her biri ondan hiyerarşik bir sıra içerisinde çıkarlar. Bu hiyerarşik düzen sonunda Tanrıdan ilk çıkan şey en mükemmele en yakınken, ondan çıkanlar git gide daha kusurlu hale gelirler bu durum nihayet en kusurlu varlıkta sona erer.

Fârâbî’ye göre alem iki kısımdır. 1. Ayüstü alem, 2. Aylatı alem.

Ayüstü alemde felekler, göksel cisimler ve ayrık akıllar bulunmaktadır. Tanrı’nın kendini akletmesi ile ondan ilk çıkan şey birinci akıldır. Birinci akılda ise çokluk bulunur. Bu çokluk aklın 1. Kendini akletmesi, 2. İlk varlığı akletmesidir. Birincisinden ilk gök, ikincisinden ise zorunlu olarak başka bir akıl çıkar. Bu sıra düzeni on birinci akla kadar devam eder. On birinci aklın altında yer alan ayaltı alem ise ayrık akılların en mükemmelden en kusurluya giden bir hiyerarşinin tersine en kusurludan en mükemmele gidecek bir tarzdadır.

Ayaltı varlıkların her biri iki şeyle varlık bulmuştur. Bunlar madde (heyûlâ) ve surettir. Fârâbî burada cisimleri yatağa benzetmekte ve tahtayı yatağın maddesi, sureti ise yatağın biçimi ile örneklendirmektedir. Madde ve suret hiçbir zaman birbirinden ayrılmaz.  Maddenin varlığı suret içindir. Suretin varlığı ise madde için değildir. Ayaltı cisimlerin suretleri birbirine zıttır. Varlığa gelmeleri ve varlığa gelmemeleri mümkündür.

Madde ve suret ile ilk var olanlar dört unsurdur. Unsurlardan sonra sırasıyla cisimler, bitkiler, akletmeyen canlılar  (hayvan) ve akleden canlılar gelmektedir. Ayaltı alemde cisimleri oluşturan unsurların varlığa gelmeleri göksel cisimlerin ortak olan tabiatından kaynaklanmaktadır.

Nefs: Fârâbî’ye göre nefsin kuvvetleri 1. Besleyici kuvvet 2. Duyumsayan kuvvet, 3. Niza (isteme-arzu), 4. Muhayyile ve 5. Akıldır.

Besleyici kuvvet bedenin merkezi olan kalpte bulunur. Diğer organlar onun yardımcısıdır.

Duyumsayıcı kuvvetin de merkezi kalptir. Duyu organları kendisine hizmet ederler.

Tahayyül kuvvetinin yardımcı organları yoktur. Merkezi yine kalptir. Bu kuvvet sayesinde nefs duyusalları korur ve kontrol eder.

Niza kuvvetinin sinirlerde bulunur. Akıl gücü bu gücün amiri, kaslar ise hizmetkarıdır.

Akıl kuvvetinin yardımcıları ve hizmetkarları vardır. Diğer kuvvetler bu kuvvetin emri altındadırlar.

Fârâbî’ye göre bilgi ya akıl ile ya duyu ile yada tahayyül ile elde edilir. Fikir akın kuvvetlerinden bir kuvvetir. Bir şey idrak edilmek istendiğinde düşünmeyi , ölçüp biçmeyi, incelemeyi, çıkarsamayı sağlar. Duyusal algı ise nefsin bir fiili olmakla birlikte beden olmaksızın gerçekleşmez. Fârâbîye göre nefsin kuvvetleri arasında da hiyerarşik bir yapı vardır. Buna göre besleyici kuvvet duyu kuvvetinin maddesi duyu kuvveti ise besleyici kuvvetin suretidir. Bu ilişki duyu tahayyül, ve tahayyül akıl arasında da geçerlidir. Akıl kuvveti hepsinin nihai suretidir.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski