Farabi – Toplum ve Siyaset Felsefesi
Farabiye göre insan,varlığını devam ettirebilmek için ve
kemale ulaşmak için bir toplum içinde yaşamaya ve diğer insanlarla iletişim ve
ilişki içinde bulunmaya ihtiyaç duyar.
O’nun sosyolojik anlayışına göre üç çeşit toplum vardır.
1. Büyük toplum: Bütün dünya halkını içine alan devlet
yapısı
2. Orta toplum: Bir millet tarafından oluşturulan ve çeşitli
şehirlerden oluşan devlet.
3. Küçük toplum: Bu ise insanların bir araya gelerek
oluşturdukları şehirleri ifade eder. Farabi’ye göre şehirden daha küçük olan
toplumlar kusurlu toplumlardır ve bu toplumlarda insan mükemmelliğe erişemez.
Bu toplumlardan köy şehre hizmet için vardır. Mahalle ise şehrin bir kısmını
ifade eder.
Farabi’ye göre el- Medînetu’l-Fadıle’nin anlamı “insanların
hakiki saadetin edildiği şeyler için birbirine yardım etmeyi amaçladığı
şehir”dir. Bu özelliğe sahip şehirler aynı şekilde yardımlaşırlarsa erdemli
devlet, eğer devletler aynı şekilde yardımlaşırsa erdemli evrensel devlet
ortaya çıkar.
Farabi’ye göre erdemli şehir sağlıklı bir bedene benzer.
Nasıl ki bedenin amir bir organı ve ona hizmet eden hiyerarşik bir düzen içinde
diğer organlar varsa, erdemli şehirde de bir yönetici ve onun emirlerini
uygulayan ve hizmet eden çeşitli hiyerarşik bir yapı vardır. Bedende ilk oluşan
kalp, erdemli şehirde ilk oluşan ise erdemli yöneticidir.
Farabi’nin erdemli şehri benzettiği diğer şey ise ilk
illettir. Buna göre ilk nedenin diğer varlıklara nispeti erdemli şehrin
hükümdarının şehrin diğer kısımlarına nispeti gibidir. Göksel cisimlerin ve
diğer varlıkların ilk nedene benzemesi ve onu arzulaması gibi şehrin kısımları
da yöneticiyi benimser ve ona benzemeye çalışırlar.
Farabi’ye göre erdemli bir şehrin yöneticisinde bulunması
gereken dört özellik vardır. Bunlar:
1. Yaratılıştan istidatlı olmak.
2. Yönetimle ilgili iradi melekelere ve tutumlara sahip
olmalıdır. Ona göre yönetme sanatı sanatların içinde en üstünüdür.
3. Nihai kuvvetine ulaşmış bir tahyil kuvveti
4. Sağlıklı bir beden.
5. Doğru ve güvenilir.
6. Adil ve merhametli
7. Bilgiye değer veren
8. korkusuz ve cesur.
9. Azimli ve kararlı
10. Güçlü bir hitabet.
11. Bedensel hazlardan uzak
12. Çok zeki ve uyanık.
Farabi’ye göre erdemli şehrin yöneticisinde bu özelliklerden
en az altı tanesi bulunmalıdır. Böyle
bir yöneticiden beklenenler ise:
a. ilk yöneticilerin usullerini bilmeli ve onların izinden
gitmeli.
b. Yeni çıkarması gereken kanunlar olursa eskilerin usulunu
kullanmalı. Doğru bir mantık yürütme özelliğine sahip olmalı.
c. halkı aydınlatmalı ve onlara rehberlik yapmalı
Bunun yanında erdemli şehrin yöneticisinin
-
Başkasının tesirinde ve
yönetimi altında bulunmaması gerekir.
-
Akıl olarak mükemmelliğe
ulaşmış, bilfiil akıl ve bilfiil makul olmuştur.
-
Gerek uykuda gerek
uyanıkken faal akıldan tikelleri almalıdır.
Farabi’ye göre vahiy:Faal aklın, maddi aklı müstefad akıl
haline getirmesidir. Bu durum insandaki akılsal kuvvetten hem ameli hem de
nazari kısımlarında ve mutehayyile kuvvetinde ortaya çıkarsa bu vahyi bir bilgi
olur. Tanrı, peygamberlere vahyi faal akıl aracılığıyla indirmektedir. Bu kişi
hem peygamber hem filozof olabilir. Eğer faal akıldan taşan akletme kuvveti
kişinin edilgen aklına taşmış ve onu mustefad akıl haline getirmişse bu kişi
filozof, muhayyile gücüne akmışsa bu kişi peygamber olur.
Farabi’ye göre erdemli şehre zıt şehirler 4 tanedir.
1. Cahil şehir.
2. Fasık (bozuk) şehir.
3. Karakteri bozulmuş şehir (mubaddala)
4. Yanlışlık içinde olan şehir (Dâlla)
Cahil şehir, mutluluğu bilmeyen şehirdir. Bunlar mutluluk
olarak yanlış şeyler tanımışlardır ve gerçek mutluluğu tanıyacak kapasiteleri
de yoktur. Mutluluk diye bildikleri şeyler sağlık, zenginlik, şehvet, güç,
itibar gibi sadece görünüşte iyi olan şeylerdir. Cahil şehirler kendi içinde
çeşitli türlere ayrılırlar.
a. Zaruret şehri: Bu şehrin halkı sadece yeme-içme ve
bedensel ihtiyaçları ön planda tutar.
b. Zenginlik şehri: Mal, mülk için birbiriyle
yardımlaşırlar. Hayatın amacı zenginliktir.
c. Hassa ve sukût şehri (bayağılık ve düşkünlük): Eğlence ve
zevk peşinde koşan bunun için yardımlaşan şehir.
d. Karâmâ (Şeref) şehri: Ün, saygınlık ve şeref kazanmak
için yarışılan şehir.
e. Tegallub şehri: başka şehirlere ve insanlara hükmetmek
için yardımlaşılan şehir.
f. Cimâiyye (demokrasi) şehri: özgürlük ve serbestliğin
olduğu şehir.
Bozuk şehrin Erdemli şehirden farkı, fikirlerde değil
amellerdedir. Buna göre bu şehrin halkı doğruyu bildikleri halde bile bile
yanlış fiillerin peşinden giderler.
Karakteri bozulmuş şehir ise önceden erdemli şehrin fiil ve
fikirlerine sahip olduğu halde sonradan başka fikir ve fiillere sapmışlardır.
Doğru yolu bulamamış şehrin halkı ise bu yaşadıkları
hayattan sonraki hayatı kabul etmiş ve oradaki mutluluğu amaçlamış olmakla
birlikte bunu elde edecek bilgiden ve eylemden mahrumdurlar. Yanlış görüşlere
ve davranışlara sahiptirler.
Ahiret:
Erdemli şehirlerde insanlar hangi sınıftan olursa olsun her
birey kendi sanatını sürekli yapmak ve tekrar etmekle üstünlük kazandığı gibi
yöneticinin idaresi altında kendsine düşen vazifeleri yapmakla bir üstünlük ve
mükemmellik elde eder. Çünkü iyi filer iyi istidatlar kazandırır. Nihai olarak
maddeden müstağni olacağı bir yere ulaşır. Bu ruh var olmak için artık maddeye
ihtiyaç duymaz.
Nefsler, bedenlerinin mizaç bakımından farklı ve sonsuz
olmaları bakımından bedenleri yok olup tek başına kaldıklarında da farklı ve
bağımsız bir varlık olabilirler. Çünkü nefsin istidadı birlikte olduğu bedenin
gerektirdiği biçimde olur.
Erdemli şehrin nefsleri öldükten sonra tür, nicelk ve
nitelik bakımından kendi benzerleri ile bir araya geldikleri için mutlulukları
artar.
Mutluluklar Farabi’ye göre üç kısımdır.
1. Tür bakımından: her bir sanatın farklı olması gibi.
Dokuma, yazma, hitabet, felsefe
2. Nicelik Bakımından: bir sanatın çeşitli kısımlarında
yetkinleşmek gibi. Yazma sanatında dil, hitabet, güzel yazı gibi özelliklere
sahip olmak.
3. Nitelik: Herhangi bir sanatta derinlemesine yetkinlik
sahibi olmak. Örneğin yazma sanatında güzel yazma konusunda çok ilerlemek gibi.
İyi fiillerin iyi istidatlar kazandırdığı gibi, kötü fiiller
de kötü istidatlar kazandırır. Bu fiilleri uzun süre işleyenler bu fiillerden
zevk alır hale gelirler ve bunun iyi olduğunu düşünürler.
Cahil şehirlerin halkları ve yöneticilerinin nefsleri eksik
ve var olmak için bedene ihtiyaç duydukları için bedenin yok olması ile yok
olurlar. Ölümden sonra bir ceza yahut mükafat almazlar.
Bozuk şehrin halkı ve yöneticisi ise doğru fikirleri
neticesinde maddeye bağlı olmaktan kurtuldukları için ölümle birlikte yokluğa
karışmazlar ancak bozuk fiilleri nedeniyle ve iyi ve kötü istidatlarının
karışmasından dolayı hayattayken elem duyarlar. Ancak bu elemi bedenle birlikte
oldukları süre zarfında anlamazlar. Bu hasta bir insanın bedenine uğrayan bazı
acıları hissetmemesine veya tatlı ve güzel yiyeceklerden zevk almamasına
benzer. Ancak bedenden kurtulduğunda kendine yaptığı kötülüğü fark eder ve elem
duymaya başlar.
Karakteri değişmiş şehrin halkı tıpkı cahil şehirlerin
halkları gibi yok olacaklardır. Çünkü onları bedenden bağımsız kılacak doğru
nazari ve ameli bilgilere sahip değillerdir. Ancak bu şehrin yöneticisi
gerçeğin farkında olduğu halde kasten halkını yanlış yönlendirdiği için
bedeninin yok olmasından sonra varlığını devam ettirir ancak bozuk şehrin halkı
ve yöneticisi gibi sonsuz bir acı ve elem içinde kalır.
Bozuk şehrin halkında da durum böyledir. Yöneticileri sonsuz
bir elem içinde kaldığı halde halkı yokluğa mahkumdur.
Farabi’ye göre erdemli şehirde olduğu halde içinde bulunduğu
şehrin kısımlarında yer almayan insanlar olabildiği gibi, başka şehirlerde
olduğu halde erdemli şehrin görüşlerine sahip olan ancak zoraki içinde
bulunduğu şehrin fiillerini yapan insanlar vardır. Bu insanların durumu erdemli
şehrin halkı ile aynıdır.