Özgürlüğün Kökenleri ve Boyutları:
Özgürlüğün tanımı ile ilgili olarak bir
görüş birliği bulunmamakla beraber, özgürlüğün hangi konularla ilgili olduğu
konusunda ortak görüşler bulunmaktadır. Özgürlüğün birçok düzlemi vardır.
Bunlardan ikisi arasında ayrım yapmak mümkündür. Birincisi felsefi- ontolojik
boyutu, ikincisi ise sosyolojik boyutudur. Yani bir bakımı insanın tanrı ve hayat karşısında özgülüğü özgürlüğün bir bölümünü teşkil ederken, insanların birbirine, içinde bulunduğu topluma ve yönetimi altında bulunduğu devlete nispetle özgürlüğü başka bir bölümünü teşkil etmektedir. Bu yüzden iki yönü bir birine karıştırmadan ayrı ayrı değerlendirmeler yapmak gereklidir.
Özgürlüğü kesin terimlerle belirleme
girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Üzerinde uzlaşılmış kesin bir özgürlük tanımından bahsetmek mümkün değildir. Bu kavramın nihai içeriğinin
kavranılması mümkün de gözükmemektir. Toplumlar, düşünce yapıları ve hayat şartları değiştikçe insanların bu kavrama yükledikleri anlam da değişmeye mahkumdur. Özgürlüğün varlığı düşünce ve araştırma yoluyla
değil, tecrübe etmekle, yaşıyor olmakla anlaşılabilir. Özgürlük çevresinde
söylenen her şey, gerçekte ona ulaşmaya çalışma aracıdır. Özgürlük tanımlanacak
olursa yanlış anlaşılır, o sadece bize işaretler sunar. Özgürlük, asla ulaşamayacağımız nihai bir hedeftir. Bu bakımdan insan özgür olmaktan çok özgürlük yolunda olmanın erdemini iyi anlamalıdır.
Özgürlük ve Üstün Güce Teslimiyet:
Özgürlük, herhangi bir hedefi oluşturmanın
gerekli ve yeterli koşulları olarak anlaşılabilir. Özgürlük kavramı eyleme
aktarılabilme özelliğinden dolayı, yalnızca ve zorunlu olarak hukuk, ekonomik
düzen ve siyasi bir kurum kısaca kültürel bir manzume gerektiren kültürel dürtüler,
gereçler ve değerlerle donatılmış örgütlü bir insan topluluğuyla ilişkisi
çerçevesinde belirlenebilir. Bunun yanı sıra özgürlüğün bireyin ilahi kanun ve
düzen kabulü anlamına gelen bir kavramı da vardır. Bu şekliyle İslam’daki
egemen konuma da uygun düşer.
Gardet’ye göre İslam’da özgülük boyun
eğmeye yönelik bir özgürlüktür. İlahi olana teslimiyet ve bağlılık anlamında
özgürlük kavramı, modern bir düşünce değildir. Çok erken dönemlerde monist
dinler ortamında gelişmiştir.
Özgürlük Sorununun Karmaşıklığı:
Özgürlük kavramı çağdaş Batı Dünyasının bütün ilgisini ve varlığını meşrulaştırıcısı rolündedir. Batıda ortaçağdan bugüne kadar gitgide artan bir oranda üzerinde durulun ve ilgi çekene özgürlük kavramının bu rolüne benzer bir süreklilik dünyanın başka herhangi bir yerinde özellikli bir şekilde düşünülemez. Öyle ki bazı ideoloji ve düşünce akımlarınca kutsanacak derecede benimsenmiş ve özgürlük karşıtı her şey kötülenmiştir. Doğu cephesine baktığımızda ise Müslümanlar özgürlük kavramının meydan okumalarının bilincindeydi. Bu durum hem sosyal dokuda hem de daha farklı alanlarda görülmektedir. Kelam ve felsefe tartışmalarının önemli bir kısmı insanın tanrı karşısındaki konumu ve özgür irade üzerinde olmuşken, fıkıh ve tasavvuf ise daha çok insanın bireysel ve toplumsal alandaki davranışlarını düzenlerken onun iradesini göz ardı etmemiştir. Bu durum hem doğuda hem batıda özgürlük karşıtlarının olmadığı anlamına da gelmemelidir. Zira özgürlük kavramı, kapsamı itibariyle kendisini istemeyen hatta yok sayan karşıt düşünce tarzlarına da ister istemez müsamahalı olmak zorundadır.
Bu yazımıza gelecek hafta devam edelim.
Kaynak: Frank Rosenthal