İslam'da Özgürlük Yaklaşımları

Tanımlar:

İslam dünyasında ortaya konulan eserlerde özgürlüğün tanımı üzerinde fazlaca durulmamıştır.  Sadece hukukçular kısaca değinmişlerdir.  Özgürlüğün bilinen ilk tanımı Arapça olarak değil, Süryani bir bilgin olan Mihael isimli bir yazardan gelmiştir. Buna göre özgürlük hem duyularla hem de akli idrakle ilgili düşünce yeteneklerinin belirsiz gücüdür. Efraim es-Suri’ye göre ise özgürlük, dünyanın onsuz sarsılacağı Allah’ın bir sureti ve kendisine göre özgürlüğün zıttı kulluk anlamına gelen bağlılıktır. Özgürlük insanın seçebilmesi ve reddedebilmesi için vardır. Özgürlük, Allah’ın indirdiği veya şeriatın belirlediği kayıtların konusu olabilir. Özgürlük kavramı soyut biçimde köle olmayan özgür insanın varlığına, köleleştirme değil, serbestlik gücüne, kayıtlamaya değil, serbest bırakmaya, tabiata değil, iradeye işaret eder. Ahuzm’e göre ise özgürlükle kastedilen, nefsin kendisindeki düşünce güçlerine egemen olmaya ve ondan doğan insani dürtü ve tutkularını dizginlemeye çabalamasıdır.

Kelam ve İrade Özgürlüğü

Tevhidî, Miskeveyh’ten “hayır” ve “ihtiyar”ın anlamlarını sorunca aldığı cevap şu şekildedir: İnsan birbirine benzemeyen pek çok davranış ve eylemde bulunur. Onun tabii, gelişmesi bakımından bitkisel, duygularla hareket etmesi bakımından hayvani ve düşünmesi bakımından da insani hareketleri vardır. Eylemin yapılmasında dört şeye ihtiyaç duyulur. 1. Özne, 2. Konu, 3. Hedef, 4. Biçim. Belki de biçim eylemin ta kendisi olmaktadır.

Yakın özne ev yapımında yapı aletlerini nakleden işçi yerindedir. Uzak özne evin planını çizen ve buyuran gibidir. Yakın varlık duvarın tuğlası, kapının ahşabı yerindedir. Uzak varlık ise birincil unsurlar gibidir. Yakın kemal evde oturmak yerindedir. Uzak kemal ise eşyaları korumak, sıcak ve soğuk gibi sıkıntı veren durumlardan kurtulmaktır.  Sebep ve dürtülerin kimisi istek ve arzu, kimisi de düşünce ve kanıdır. Bazen bunlar birleşebilir.

İhtiyarın dilce kökeni hayırdır. İnsan bir şeyi ihtiyar ettiği deyince bununla hayır olan bir eylem yapmış olduğu kastedilir.

Mümkün imkansız olmayan şeydir. Varlığı düşünülürse ondan imkansız bir şey ortaya çıkmaz. Eylemin bu yönü ihtiyar ile ilgili ve insani fiile özgü olduğundan, eylemin var olabilmesi için de daha önce söylenen şartlara gereksinim duyulduğundan bunların incelenişi, yanlışlığa ve insanla ilgili olmayan, başlangıcı da ona iat bulunmayan öteki yönlere düşmeye yol açar. Belki eylemin görünüşlerinden biri inclelenir ve öteki yönlere bakılmaz, karar da bu yöne göre insani eyleme dair olur. Bu varlığı için zorunlu olan ve yazar için kağıt gibi varlığında da zorunlu bulunan öteki görünüşlerinden soyutlanan varlık yönünden eylemi inceleyen gibidir.

Sonuçta filozoflara göre ihtiyarın çok büyük bir önemi vardır. Bununla birlikte bu teim, büyük bir dikkatle çözümlenmesi gerekli olarak kalmaktadır. Çünkü kapsamlı özgürlükten çok uzaktır. Öte yandan, metafizik alan bir yana ihtiyarla ilgili davranışta insanın bir ölçüde özgürlüğünün olmadığını savunan düşünceler hiçbir şekilde kabul görmemektedir.

Müslüman Yazarların Hür ve Hürriyet Tanımları

İsfehanî’ye göre hür, kölenin karşıtıdır. Hürriyet iki türlüdür. 1. Bir şeyin hükmü geçerli olmayan, örneği “özgür karşısında özgür” (bakara -178=

2. Dünyevi tutkulara karşı hırs ve açgözlülük gibi kınanması gereken niteliklere sahip olmayan kişi.

Farhrettin Razi, özgürlüğün felsefi bir tanımını sunar: Nefs, içgüdüsüyle bedeni işlere ya arzu duyar yada duymaz. Arzu duymayan kişi özgürdür. Dilde ise özgürlük köleliğin karşıtı olan şeydir. Bedeni işlere arzu duyan nefs, onları ister terk etsin, ister terk etmesin özgür olamaz. Özgürlük nefsin içgüdüsel iffetidir. Erdem olmakla birlikte eğitim ve öğretimle olan bir şey değildir. Aristoteles’in “özgürlük, nefsi yapma değil, özden koruyucu bir nefsani melekedir.” Sözüyle kastedilen mana budur. Bedenle ilişkisi daha zayıf, akli ilişkisi daha güçlü olan nefs daha özgür olur. Aksi durumda olan nefs için ise tersi söz konusu olur.

Sufiler ise (Kuşeyri, Cürcani) hürriyeti sufi gelenek içinde kalarak tanımlamışlardır. Buna göre bu terim varlıkların köleliğinden kurtulmak ve bütün bağlarla ve ağyar ile ilişkiyi kesmek demektir. Hürriyetin mertebeleri vardır. Halkın hürriyeti kölelikten kurtulmaktır. Seçkinlerin hürriyeti ise nurlar nurunun tecellisinde eriyişleri dolayısıyla hakkın iradesinde yok olmak demektir.



Sûfilere göre hür sözlük anlamı itibariyle halas (kurtuluş) demektir. Şeran ise başkasının hakkının ortadan kalkışı dolayısıyla insanda ortaya çıkan hükmi bir kurtuluştur. Hürriyet, zihnin yüce Allah dışındaki şeylerden bütünüyle kopmasıdır. Köle dünyevi maksatlarından bir şey kalmadığında ve dünya ile Ahiret korkusu olmayınca özgürlük makamına yükselir. Çünkü insan bağımlı olduğu şeyin kölesidir.

Yukarıdaki tanımlara göre özgürlük tanımları kültür ve tecrübelere göre farklılık arz etmektedir.

Kaynak: Frank Rosenthal

Yazı devam edecek...

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski